Thursday, August 2, 2012

Feli'nin Kore'yle İmtihanı

Ne zamandır Kore dizi ve filmlerine takmış durumdayım. Bu nasıl başladı?





Her şey çekik gözlülere olan ilgimle başladı. Death Note ve Azumanga Daioh'u izledikten sonra (Tabi bunlar Japon) dedim şu çekiklerin filmlerine de el atayım.






Şimdi tamamen açık konuşayım. Arkadaşımla yan yana otururken gaza geldim ve "Asian hot man" yazıp arattım. Hemen ardından şu fotoğrafı buldum:






TIK






Fotoğrafı koyacaktım ama ayıp olurdu. Ben böyle bir kız değilim insanların gözünde :)






Sonra "OHA bu kim lan" diye başladığım cümlem, adamın Byung-hun Lee olduğunu öğrenmemle son buldu. Hemen araştırdım kimmiş neymiş. Bir baktım ki facebookta saygı duyduğum bir abimizin yıllarca profil fotoğrafı olarak kullandığı adam da buymuş. Oyuncuymuş ve A Bittersweet Life diye de filmi varmış. Imdb puanı da 7.8'miş. Ben durur muyum? Sömürdüm interneti.

























Hatta şu fotoğrafı da bayağı bir telefonumda arka plan olarak kaldı. Filmi beğendim ama bu Koreliler filmlerin sonuna hiç önem vermiyor. Aslında bu güzel bir şey. Adamların hayatı gerçekçi. Sevdikleri ölüyor. Film mutsuz bitiyor. Ama alışmışsın mutlu sonlara. Bunlara da alışacağım umarım.










Ben bu adamı facebooka da koyup ehe möhe bayıldım vs yazınca, bu fotoğrafı koyan arkadaş başka filmler de önerdi. Ardından ablamın bir arkadaşı Kore dizileri izlediğini, bana da verebileceğini söyledi. Sevinçten öldüm o an. Ablam almak için evine gitmiş fakat MACbook olduğu için diske atamamış. Sadece 1 tane diziyi alabilmiş. Onu da mp3 playerına. Ama tüm listeyi bana mesaj olarak attı.






Bu dizilerin en cezbedici yönleri, 12 - 20 bölümde bitmeleri.










Dizi şuydu: Flower Boy Ramyun(Ramen) Shop























Evet biliyorum çok geri zekalı gözüküyor. Hatta ilk başlarda ben de zor alıştım. Çünkü bildiğiniz çizgi filmlerdeki ses efektleri falan vardı dizide. Bu dizileri izlerken karizmatik yanınızı bir kenara koymalısınız. Ergen psikolojinizi yanınıza alın ve onunla izleyin lütfen. Çünkü o zaman çok eğleneceksiniz.






Sonuç olarak diziye bayıldım. Bu benim diğer Kore filmlerine ve dizilerine de asıl başlangıcım oldu. Birincisi, kıza çok ısındım. Ama bu Kore'lilerin bir olayı daha var. "Doğru erkek değil kalbinin sesi" diye bir düşünceleri var. Mesela tam evlenilecek taş gibi adamı bırakıyor (bkz:soldaki), kendinden 6 yaş küçük, zengin, şımarık lise öğrencisini seçiyor. Bu yanlış seçimler de gerçekçi aslında. Hep iyi erkek kazanmıyor.










Bu bittiğinde, sırf şu soldaki aşık olduğum adam oynuyor diye, adamın oynadığı tüm filmleri indirdim. Bazılarının puanları 5'in altındaydı. Buna rağmen adamı görmek için indirdim. Bir filmde sadece 2 saniye gözüktü. Olsun film güzeldi (Windstruck) ve çok acayip bitmişti..






Taa yıllar yıllar önce ablamla My Sassy Girl'ü izlemiştim. İşte Windstruck'ın başrol oyuncusu olan kız, My Sassy Girl'ün de başrol oyuncusuydu ve sevdiği erkek ölüyordu. Filmin sonunda ölen çocuk "Bugün benim kadar iyi yürekli biriyle tanışacaksın" dedi ve kız My Sassy Girl'deki çocukla tanıştı. Yani o filmin başına bağlamışlar. Çok şaşırmıştım. Sadece aynı kız oynuyor modunda izlemiştim eheh.










Vee sırada şimdi izlediğim dizide. Beethoven Virus! Bu dizi sayesinde klasik müzik kültürünüz de aşırı gelişecek emin olun. Hem de her bölümü merak edeceksiniz. Hırs yapacaksınız. Belki ben opera okuyorum diyedir ama yoo yoo o hırsı herkes yapar diye düşünüyorum.






Maalesef bu dizinin başrolündeki kıza bir türlü alışamıyorum. Sevemedim! Sürekli taytın üstüne mini etek, elbise giymesi cabası. Ya seksi ol, ya hamdolsun. Bir de ota boka ağlama! Sevinince ağlıyorsun, üzülünce ağlıyorsun, konser sırasında ağlıyorsun.









Bu filmde de sanırım orkestra şefine aşık olacağım. Her ne kadar korkunç bir şef olsa da.. Rolünü ne kadar iyi yaptığı düşünüldüğünde çok seksi gelebiliyor. Ha bir de o saçları fili fili. O klasik müzik bilgisi. Oy oy! Karizmayı sarsmaması. Belki sarsar daha gelemedim o bölümlere.






Kesinlikle önerdiğim bir dizi kendisi. Bu arada sahnedeki kişi bayansa "Bravo!" diye bağırılmazmış. O erkekler içinmiş. "Bravi" denirmiş bayanlar için. Konserime gelirseniz aklınızda bulunsun :p Ben de dizide öğrendim, şimdi kim bravo dese takılırım ben o duruma sahnede.






İşte böyle geçiyor günlerim. Eskişehir'deki evimizde dedem, babam, annem, ben.. Akşama kadar bu dizileri izlemesem çıldırabilirdim evde. Bir de akşamları gezmesek çok zorlanırdım.






Bir de herkes İstanbul'da sıcaktan pişerken ben burada üşüyorum! Bildiğiniz gece camı kapatmazsam yatamıyorum. Donuyorum! Yaşasın Eskişehir!






Bu kadar klasik müzikten bahsettim ama koyacağım parça bildiğiniz İspanyol şarkısı. Ama n'apayım çok seviyorum bu ara bunu.






MÜZİK BAŞLASIN!








No comments:

Post a Comment